Perşembe, Ocak 17, 2008

kuş çığlıkları

bir tür lanet.

kuş çığlıkları duyuyorum.
bir karaltı olduğu zaman ve güneş gölgelendiğinde anlıyorum ki can havlinin fonu olacak kuş çığlıkları gelecek birazdan; zira ses sonradan gelir her daim böyleyken. can havli kuş çığlıklarının marifetidir.

çığlık çığlığalar yine, kulaklarım ellerimin arasında ve boyun damarlarımın şiştiğini anlıyorum.
o kadar yabancıyken başlıyor ki, güneşi bile unutmuş oluyorum pek çok defasında.
aynı kelimelerin tekrarında hikâyeler yazarken suçüstü bastırılmışlığım da oluyor, hayal adı altında kimliksizleşirken de.

kuş çığlıkları duyuyorum.
eski türk filmlerinden istanbul tanımaya çalışırken oluyor da bazen, en çok o zaman sıkılıyor canım; ölü canların dirilmeyecek zamanlarına aidiyet hissetmeye başlamış oluyorum da aniden durmak çok zor oluyor.
kuşlar çığlık atıyor, o kadar haince o kadar zalim atıyorlar ki o çığlıkları bir daha lazım olmayacak zannedersin onlara.
çığlıklar keskin olabildiğine ve alabildiğine ancak hayatı kesecek güçleri yok henüz; belki birkaç yüzyıla onu da yaparlar bilmiyorum.

üçüncü sayfaları dolu gazetelerin;
babalarının tecavüz ettiği kızlar,
anasına sarkan oğlanlar,
korna yüzünden birbirini doğrayanlar,
soğuğu iliğinde hissedenler,
isim sahibi olmayı hakketmeyen bir birleşmenin diyeti olarak her hangi bir camiinin mozaik tuvalet taşına düşürülen ceninler,
insan etinin inanılmaz ağırlığını alnının ortasında leke misal taşıyan yaşlılar,
tinerden dili dolaşan elleri falçatalı çocuklar ki üfledikleri torbalarda kayboluyor gözlerinin feri
kırılsın şeytan bacakları derken umutlara sarılı hayatların, kırılan kolları
ve hayatım bir üçüncü sayfa güzeli
çığlık çığlığalar kuşlar

kuş çığlıkları duyuyorum
kaç yaşındayım unuttum,
kimi ne zaman sevdim, kimden ne zaman nefret ettim, kimden ne zaman korktum ?
hangi darbeleri yedi ülkem gençleri üstüne?
hangi kandan irinden deryaları geçtim ben?
yaşım çok eskilere dayanır mı, ölümlere idamlara?
hatırlamıyorum kimler kimleri suçladı ilk önce;
hiç bilmiyorum kim kime taktı ilk yaftayı, kimin boynunda kaldı ip?
hiçbir iz yok zihnimde.
ülkem deyip gözlerim dolmasın istediler sanırım; neyse benim işim allahtan kuşlarla ve çığlık çığlığa onlar

çığlıklar tüfek dipçiği olur bazen bilirsin
ansızın çalan bir kapı tokmağı karartma gecelerinde
ansızın gelen hatırlama seansları hayatım üzerinde
renkli baskılar ve herkes haklı;
hatırlamak istemediklerim kırılıyorlar bana ama tahammülüm yok;
hatırlamama isteği çok şiddetli; o kadar ki, neredeyse unutma denebilir
ancak duymayı durduramadığım fonda, bir müzik ezber kelimelerden.
vıcık vıcık sevgi sözleri, anlamsızlığın boğukluğunda bi dolu zırva.
hayatım ne yaparsam yapayım bir tek bana ait değil işte;
ne de kimsenin ki kimseye..
kuşlar desen hiç susmadılar

bir serencamdır kuşların tanıklığında yaşadığım.
nerden nereye gittiğimi unuttuğum ilk zamanlarda da böyle namesizdi bu çığlıklar.
kafeslerdeki gül sesli bülbüller değil benim hayatıma nezaret edenler, aksine ne kadar bet sesli aptal balıkçıl varsa hepsi bir arada; çirkin mi çirkin sesleri çirkin mi çirkin şahadetleri ve gözleri kem.
kayıp giderken hayatım dünya nam fahişenin eteklerinde sustular, bir tek.
aldanırken ben kumdan kalelere, iki parça simit ve bir avuç buğdaya satıp beni, akşam gelip vuracak dalgayı unutturdular çığlıkları arasında.
gelirken ölümlü yalan gitti ölümsüz gerçek.
en çok, "kuş beyinli olduğumu" fısıldarken birbirlerine tizleşti sesleri; bi onu hatırlıyorum hayal meyal.

israf olmuş bir hayat, sofralarda doyulan andan arda kalan lezzeti mundar olmuş türlü türlü yemekler gibiyim.
en çok küfür etmeyi seviyorum şimdi;
kendime,
gelmişime geçmişime,
onsuz ne kadar anım varsa cümlesine.
kuşlara her birine her rengine,
susun ulaaan!
yetti çığlıklarınız canıma.

ama kuş çığlıkları duyuyorum.
çığlık çığlığalar yine, kulaklarım ellerimin arasında ve boyun damarlarımın şiştiğini anlıyorum.
o kadar yabancıyken başlıyor ki, güneşi bile unutmuş oluyorum pek çok defasında.
aynı kelimelerin tekrarında hikâyeler yazarken suçüstü bastırılmışlığım da oluyor, hayal adı altında kimliksizleşirken de.

Hiç yorum yok: