Pazartesi, Ocak 16, 2017

Ulan Abi

İlkokul son sınıfa gidiyorum, o zamanlar ilkokul 5 yıl.bizim okul kenar mahalle okulu haliyle pek başarılı öğrenci de yok. 
Bizim sınıfta bir ben varım bir de bir de babası Milli Eğitim Bilmemne Müdürünün kızı Özlem. 
Benim babam pazarcı olduğu için ben babamla anılmıyorum ama Özlem hep babasıyla anılıyor. 
Aslında Özlem bahsi ziyadesiyle gereksiz zira me bir ilkokul aşkına konu olacak ne de anlatmak istediğim şeyin önemli bir yerinde. Belki küçük bir dekor. 
Neyse diğer sınıflarda da bir kaç başarılı çocuk filan var ama okulun genel eğilimi çoğunluğun Endüstri Meslek Liseli olacağı yönünde

Bir gün, yine ısrarla ilkokul son sınıfa giderken, Öğretmenimiz okullar arası bilgi yarışması yapılacağını, bu sebeple okulda bir sınav yapılacağını ve başarılı olan ilk dört kişinin okulumuzu okullar arası yarışmada temsil edeceğini söyledi.
Acayip iyi hatırlıyorum, çok heyecanlandım, okulu temsil edecek lafı çok havalıydı. Düşünsene seksenlerin sonu doksanların başındayız, Beşiktaş hep şampiyon ve Türkiye'yi hep Beşiktaş temsil ediyor o zamanlar. 
Temsil etmek onun gibi bi şey be!
Bir heyecanla eve gittim, anneme anlattım, böyle böyle dedim, kazanan okulu temsil edecek dedim, neler kurduysam hepsini söyledim. 
Annem de sıradan şeyler söylemiş olmalı, olumlu ya da olumsuz bir hatıra Yok zihnimde.

Ama asıl film gece koptu. 
Malum sobalı evler kapılar ya açık ya aralık zaten açık olmasa bile yarısı tahta yarısı cam kapılardan Ne konuşulsa konuşulan olduğu gibi dışarda. 
Annem babama diyor ki"Yarın sınav varmış çocuk çok heyecanlı, ilk 4'e girerse ilde daha büyük yarışma olacakmış. Annem daha da bir iki şey söyleyecekti ki Babam kısa ve net bir cümleyle kesti annemin sözünü "hiç bi şey olmaz ondan, çalışmayan adam neyi kazanacak"
Ulan, normalde Japon çizgi filmlerindeki gibi iri gözlerime yaş dolması, göz bebeklerim titreye titreye ağlamam gerekirdi ama "Adam haklıydı beyler"
Tamam çalışmıyordum ama dereceye girecek kadar yeterli görüyordum kendimi. Çok etkilenmedim annemle babamın dedikodusundan.
Ama tatlı bir "ben sana sorarım" duygusu geldi içime.

Ertesi gün ilk dersten sonra sınava girdik. 
Matematik sosyal fen Türkçe bir iki de bilmemne bakanı kim filan gibi sorular.
 Baya kolaydı ama 2 ders sürmüştü sınav, ilk uzun sınavımdı.
Öğretmenimiz sonuçlar bugün açıklanacak deyince bir kaç arkadaş okulda kalıp sonucu bekledik. 
Nihayet açıklandığında öğretmenim diğer öğretmenlere de fiyakasını yaparak yanağımdan öptü ve "tebrik ederim oğlum 1. Oldun, aferin" dedi. 
Bir de hatırladığım Babası Milli Eğitim Bilmemne Müdürü Özlem de 2.. olmuştu.
Daha sonra da bizim okuldan Anadolu Lisesini sadece ikimiz kazanacaktık. 
Ama dediğim gibi, sizi temin ederim, anlatacaklarımın Özlemle hiç ilgisi yok.
Haberi alınca koşa koşa eve gittim.
 Çantayı bir köşeye atıp, yumruğumu Feyyazın gol attığındaki gibi sıkıp, okuldaki sınavda birinci oldum diye bağırarak girdim eve

Ama ama hayııır yaaa!!
İçerde öyle bir manzara var ki, 
Babam gözleri alev alev yanarak avazı çıktığı kadar bağırıyor, annem ağlamaktan takati kalmamış bir kenarda sinmiş oturuyor ve hikayenin kötü adamı yani abim babamın azarlarından gözünü kaçıracak yer arıyor. 
Zaferimi zehir eden olaylar zinciri şöyle gelişmiş öğrendim..
Abim büyük bir hastalıktan yeni çıkan, biraz asabi, acayip gururlu ve yine Tekirdağ şartlarında acayip başarılı bir öğrenci. 
Lise son sınıfa gidiyor o zaman. 
Okul Müdürünün öğrencileri bahçede toplayıp hitap ettiği esnada abim arkadaşlarıyla sohbet ediyor. Bir öğretmen " geç ulan yerine" diyor buna. 
Bu da "sen bana ulan diyemezsin" diyor. (Allahım şu diyaloğa o gün de şaşırmamıştım bugün olsa yine şaşırmam, yine aynısı olur yine aynısı olur değişmez) 
Hoca da senden mi öğreneceğim konuşmayı diye bizimkine bir tokat aşk ediyor bizimki de tokat öyle atılmaz böyle atılır diye bir tane de bizim ki atıyor.
 E bizim ki bi de hastalıktan yeni çıkmış annem iyi bakmış semirtmiş adama vurduğu gibi adam yıkılıyor.

Derken olaylaaar olaylaar. 
Finalde daha o gün bitmeden bizimkini okuldan atıyorlar
Ben muzaffer bir komutan edasıyla eve gelip özellikle babama " yaa naber" cakası satma hayalindeyken, ev yıkılmış ordular kadar ezikti sahipsizdi
O gün kimse yüzüme bile bakmadı, bırak sınavı Ne oldu diye bile sormadılar
Daha sonra öğretmenim aradı annemi tebrik etmek için, tabi annem telefonda hüngür hüngür ağlıyor. 
Yazık, öğretmenim de annem benim için sevindiğinden ağladı sanıyor.
Ne diyeyim işte
Ağzına sıçayım Abi, çaldın çocukluğumun en güzel sevincini 

Hiç yorum yok: